Tekerlekli Patenin Tarihi
1700'lü yılların başlarında Hollanda'da, kim olduğu tam olarak bilinmeyen buz pateni sporuyla uğraşan bir Hollandalı yazın nasıl buz pateni yapabileceğini düşünüyordu. Çünkü buz pateni, Hollanda'da kışın çok sayıda donmuş kanalı gezmek için kullanılan yaygın bir yöntemdi. Ayrıca hem ulaşım hem de eğlence için kullanılıyordu. Bilinmeyen bu mucit, tahta makaraları kısa tahta çubukların her iki tarafına çivileyerek ve onları ayakkabılarının altına şerit şeklindeki ipler yardımıyla bağlayarak toprakta da gitmeyi başardı. 'Skeelers' bu icadı kullanarak paten kayan kişilere verilen isim olarak tarihte yerini buldu.
1760 - Maskeli Balodaki Kaza
Londralı bir enstrüman yapımcısı ve mucit olan Joseph Merlin, yeni icatlarından biri olan metal tekerlekli botlarla bir maskeli balo partisine katıldı. İçeriye girerken büyük bir giriş yapmak isteyen Joseph, patenleriyle keman çalarken içeri yuvarlanmanın heyecanını da ekledi. Büyük balo salonunda tüm duvarı kaplayan çok pahalı bir duvar aynası bulunuyordu. Keman çalarak içeriye giren patencinin hiç şansı yoktu ve Merlin, tekerlekli pateniyle yavaşlayamayınca aynalı duvara sert bir şekilde çarptı ve o dönemin parasıyla 600 pound olan ayna paramparça oldu.
Volito
1818'e gelindiğinde, tekerlekli paten Berlin'de bir bale galasında gösterilirken, bilinen en eski paten aynı yıl Fransa'da yaşayan Monsieur Petibled'e verildi. Aynı yıllarda, günümüzün Uluslararası Paten Federasyonu'nun (FIRS) öncülü olan ilk dünya yönetim organı kuruldu.
1823 yılında Londra'da manav olan Robert John Tyers, Volito adlı patenleriyle Windmul Caddesi'ndeki tenis kortunda bir gösteri yaptı. 22 Nisan'da zevk veya ulaşım için ayakkabı altına giyilebilen kullanışlı bir cihaz olarak patenti alındı.
1884'te çelik bilyeli rulmanlar ilk kez tekerleklerin içinde kullanıldığı zaman, paten eğlencesi büyük bir teknolojik destek aldı. Bu gelişme eski tip patenlerdeki konforsuzluğu ve aynı zamanda kayabilmek için fazlaca efor sarf edilmesini önledi. Böylece tekerlekli patenlerin cazibesini artıran bir adım atılmış oldu.
1902 yılında Chicago'da Coliseum isminde halka açık bir paten pisti açıldı. Açılış gecesine 7 binden fazla kişi katıldı. Yüzlerce kişi bu gecede ilk defa paten sporuyla tanıştı ve deneyimleme şansı buldu.
1908'de New York'taki Madison Square Gardens'da buz pateni pisti oluşturuldu. Bunun üzerine Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'da da yüzlerce pist açıldı. Spor çok popüler hale geldi ve tekerlekli patenin dans, hız, agresif, hokey gibi çeşitli versiyonları geliştirildi. Günümüzde de hala yeni çeşitleri eklenmekte. 1960'lı yıllarda ise patenler çoğunlukla plastikten yapılmaya başlandı ve bu da yeni tasarımların ve patenler için yeni bir çağın başlangıcı oldu.
70'ler ve 80'ler - Disko Pateni
Disko ve tekerlekli paten kombinasyonu ile ikinci bir büyük paten gelişim sıçraması meydana geldi. Bu yıllarda 4.000'den fazla tekerlekli disko faaliyetteydi ve Hollywood dans pateni temalı filmler yapmaya başladı. Bu patenlere Quad ismi verildi. 2 önde ve 2 arkada tekerleği bulunan ve çoğunlukla günlük ayakkabıları andıran modellerde üretiliyordu. Bu dönemde ülkemizde de Quad patenler oldukça meşhur olmuştu. Türkiye'nin patenle ilk kez iç içe olduğu zamanlar diyebiliriz.
1979 - Patenlerin Yeniden Tasarlanması
Minneapolis'te yaşayan hokey oyuncusu olan Scott Olson ve Brennan Olson kardeşler, antika bir çift tekerlekli paten buldular. George Plimpton'ın dört tekerlekli paralel tasarımı yerine bu şekilde üretilmiş olan sıralı tekerlekleri kullanan ilk patenlerden biriydi. Tekerleklerin düz bir sırada konumlandırılmış olan sıralı tasarım kardeşlerin ilgisini çekmişti. Bu ve bunun gibi patenlerdeki tasarım öğelerini alarak ve modern malzemeler kullanarak tekerlekli patenleri yeniden tasarlamaya başladılar. Tekerlekler için poliüretan malzeme kullandılar, paten botu olarak buz hokeyi botu kullandılar ve yeni tasarımlarına lastik burunlu bir topuk freni de eklediler. Günümüzde hala kullanmış olduğumuz sıralı patenlerin geliştirmesini yapan mucitler bu kardeşlerdir.
Scott Olson, 1983 yılında "Rollerblade" şirketini kurdu. Rollerblade terimi, tekerlekli paten sporunu tanımlamak için kullanılmaya başlandı. Çünkü Rollerblade şirketi, tek sıra tekerlekli patenleri üreten tek şirketti. İnsanlar da bu markayı jenerik bir markaya dönüştürdü ve literatürde terim anlamı olarak "Rollerblade" yerini aldı.
İlk seri üretilen patenlerde, ayağa giyilmesi, bağlanması, bilyeli çelik rulmanların hızlıca kirlenmesi ve nemlenmesi, tekerleklerin kolayca parçalanması ve eskimesi, frenlerin topuk kısmında değil de burunda bulunmasından kaynaklı fren yapmada zorlanma gibi bazı tasarım kusurları bulunmaktaydı.
Olson kardeşler Rollerblade Inc'i sattı ve yeni sahipleri tasarımını geliştirmek ve patende bulunan kusurları giderebilmek için yeterli bütçeye sahipti. İlk başarıya ulaşmış olan paten, Lightning TRS idi. Bu paten çiftinde kusurlar ortadan kalkmıştı, Frame'i yani tekerlekleri bota bağlayan parçayı üretmek için fiberglas malzeme kullanılmış, tekerlekler daha sağlam üretilmişti, patenlerin ayağa giyilmesi ve ayarlanması daha kolaydı ve topuğa uzun ömürlü ve sağlam topuk freni yerleştirildi. Lightning TRS'nin başarısıyla birlikte, Ultra Wheels, Oxygen, K2 gibi diğer paten şirketleri de ortaya çıkmış oldu.
1989 yılında Rollerblade, ayağı kavramak için botta bulunan uzun bağcıklar yerine üç toka ile ayağa bağlanan ilk paten modelleri Macro ve Aeroblades modellerini üretti.
1990 yılında ise Rollerblade, daha önce kullanılan poliüretan bileşenlerini değiştirerek, patenleri için cam takviyeli termoplastik reçineye (üretan poliamid) geçti. Bu, patenlerin ortalama ağırlığını yaklaşık yüzde elli azalttı. Bu sayede paten daha da konforlu bir hale gelmiş oldu.
1993'de ise Rollerblade, Aktif Fren Teknolojisi'ni geliştirdi. Bu teknolojide bir ucu botun üst uç kısmına, diğer ucu ise lastik frene bağlı fiberglas bir çubuk botun arka kısmına yerleştirilmişti. Paten kayan kişi durmak için yalnızca bacağını dikleştirip geriye doğru itmesi yeterli oluyordu. Bu sayede bota bağlı olan ve kısmen ileri-geri hareket edebilen Cuff olarak isimlendirilen üst parça geriye doğru yatıyor, aradaki çubuk da topuk frenini yere doğru iterek zemine sürtüyor ve yavaşlamayı veya fren yapmayı sağlıyordu. Standart bir topuk freninde ise lastik parçayı zemine temas ettirmek için patenin ön kısmını yani parmak ucunu havaya kaldırmamız gerekmekte. Bu teknolojide ise patenin yerden teması kesilmiyor yani parmak ucunu kaldırmıyoruz. Sadece bacağımızı geriye doğru hareket ettirerek fren yapabilmek mümkün oluyor.
1700'lü yıllarda Hollanda'da icat edilmiş tekerlekli patenin günümüzdeki en güncel ve yaygın modellerini ise fotoğraflardan inceleyebilirsiniz. Paten çeşitlerini incelediğimiz ilgili yazımıza ulaşmak isterseniz aşağıdaki butona tıklayabilirsiniz. Yazımızın devamında ise buz pateninin tarihine değiniyor olacağız.
Buz Pateninin Tarihi